Anadolu’da bir söz vardır; “Çalışacak insanın üzerine güneş doğmaz.” Bu sözün anlamı gerçekten iş yapmak istiyorsan sabah namazından önce kalkacaksın ve güneş doğmadan işinin başına geçmiş olacaksın demektir.
Hasan dede çok gayretli birisidir. Söz vermiştir kendine, ailesini ve çocuklarını perişan etmeyecektir. Sabah namazıyla kalkar ve çoğu zaman gün ağarmadan yola koyulur.
Refika bacı henüz 11, Emişen 7 yaşındadır.
Bir gün erkenden yine uyandırır Hasan dede onları.
“Haydi kızım, çocuklar geç kalıyoruz.”
Rüyada gibi hissederler kendilerini. Ama baba bu, çağırmışsa kalkacaksınız.
Hele birinci çağırmasından sonra ikinci seslenişinde de kalkamazsanız, üçüncüde hiç şansınız yok demektir.
Nasıl olduysa Refika abla hatırlamaz, babasının ilk seslenişinde kalkar ve kapıyı açarak dışarı bakma ihtiyacı hisseder.
Ne görsün, ortalıkta daha sabahın belirtisi yoktur. Gökyüzü alabildiğine yıldızlarla doludur.
Hangi tarafa baksa yıldız görür. Gözleri yarı açık, yarı kapalı gökyüzüne, yıldızların verdiği o derinliğe doğru bakarken sonsuzluk hissine kapılmamak mümkün mü?
Gökyüzünün güzelliği onu uyandırmak yerine tam tersi bu güzelliğin kalıcı olmasını istemiştir sanki. Öyle ya, şimdi yüzünü yıkayıp yola çıksa bir süre sonra yıldızlar kaybolacak ve güneş çıkacaktır. Oysa yatıp uyusa sanki o güzellik hep devam edecektir.
Anladığı kadarıyla sabaha daha çok vardı ve yıldızların cazibesi yok olmamalıydı.
Usulca seslendiğini hatırlar Refika abla;
“Emmi yıldızlar var, acık daha yatak.”
Sonra sessizce gelip yatağın bir köşesine kıvrılır. Emmi (Hasan dede) üzerini örterken yüzüne damlayan gözyaşlarını ve yıldızların devam eden güzelliğini hiç unutmaz Refika abla. Ve dinlenmiş bir şekilde sabah güneşin parlak ışıklarıyla gözlerini açtığında evde kimseyi göremez.
Babası Hasan dede kıyamamıştır o gece ve götürmemiştir işe.
Akşam Hasan dedenin eve dönme vakti koşar yola, onu yolda karşılamak ister. Suçunu affettirecektir. Bir yandan da babasının kendine kızacağını düşünerek, kendini affettirmek için gerekçeler tasarlar.
At arabası göründüğünde iyice yaklaşır arabaya. Hasan dededen asık surat beklerken onun gülerek kendisine baktığını görür.
Şaşırmıştır. Hoş geldin emmi derken, Hasan dede sorar; nasıl kızım yıldızların güzelliği. Gülmektedir Hasan dede, sonra devam eder;
“Eşşek oğlu eşşek, öyle güzel söyledin ki, yıldızlar var emmi acık daha yatak diye, ben de sana kıyamadım. Nasıl dinlenebildin mi?”
Biraz mahcup, biraz duygulu.
“Evet emmi. Biz arabadan eşyaları indiririz. Sen elini yüzünü yıka.”
Bu arada Eminatın’ın “Yemek hazır” diyen sesi duyulur.
Koç ailesi, yıllar sonra ne zaman gökyüzüyle baş başa kalırlarsa, rahmetli Refika ablanın anlattıkları gelir akıllarına. Ve hikayeyi bilen aile üyeleri, olabildiğince yıldızlara ve gökyüzünün derinliğine bakarak “Yıldızlar var emmi, acık daha yatak” sözünü yâd ederler…