Rahmetli Eminatın’ın baba evi, Gemereğin üst kısmında, ilk yerleşim bölgelerinin ortasındadır. Geniş bir avlu duvarı ile çevrili, taş ve kerpicin birlikte süslediği güzel, klasik bir iç Anadolu evidir. Kümeören’de ilkokulu bitiren Veysel ağabey Gemerek ortaokuluna yazdırılır.
Ali Gardaş okuldan ayrılmak zorunda kaldı ya, Hasan ağa bir küçüğüne Veysel’e en azından bu fırsatı sunmak ister. Ne pahasına olursa olsun Veysel okula gidecektir. Ebe (anne anne) Zeliha hanım Hasan dedeye; “Çocuğa neden ev arıyorsun. Bak Hasan ağa, ben burada yalnızım. Veysel bana can yoldaşı olur. Kocaman ev, bir oda tamamen boş, çocuk ister benimle kalsın isterse bu odayı ona göre düzenleriz.” Mantıklı gelir bu istek ve Hasan dede tamam der. Öyle ya her tarafından doğru bir karar görünüyor. Zeliha ebe de yalnız. Ona da destek olunmuş olur. Böyle düzgün bir ev bulmak da kolay değil.
Okul kayıtları yapılır. Veysel ağabeyin kaydı Gemerek ortaokuluna yaptırılır. Okul kaydı insana tatlı bir heyecan verir. Fotoğraf çektirilir, zarf lazım, onu al, bunu al derken resmen ortaokul öğrencisi olur Veysel ağabey. Hafta sonra okullar açılacak, erzak hazırlamak gerekli, evde kalma, çalışma düzeni lazım. Ne gerekli, O dönemde un en kıymetli temel ihtiyaçlardandır. Sonra patates, soğan, bulgur, peynir ve yağ konuldu mu, her şey tamam demektir.
Hafta sonu haydi oğlum der Hasan dede, bak senin erzaklar hazır. Bunları yükleyelim de yarın senin düzenini kuralım. Seni Zeliha ebenin yanına yerleştirelim. Bu işe en çok sevinenlerden birisi de Emine hatundur. Baba ocağında oğullarından biri kalacak. Sanki kendisi yeniden orada yaşıyormuş gibi hisseder.
Araba yüklenir. Bir çuval un, patates, soğan konur. Eminatın ekmek yapar; “Bak oğlum bu sana bir hafta yeter. Hafta sonu yine hazırlarım, hiç merak etme. Eben pek bir şey yemez, ekmeği yukarı bir yere asarsın, dikkat et farelere yemesin” diye de tembih eder. Zeliha ebenin evine bir buçuk saatlik bir yolculuktan sonra varılır.
Hasan dede atları avlunun kenarına çeker. Zeliha ebe, “Oğlum dinlenin sonra indirirsiniz” der eşyaları. Biraz dinlendikten sonra eşyalar taşınmaya başlar boş odaya. Veysel Ağabey sırtlanır un çuvalını. O da ne siyah çuval olmuş bembeyaz. At arabasından çuvalı sırtlayıp odaya götürünceye kadar Veysel ağabey de bembeyaz olur.
Gözleri yavaş yavaş uzağı seçemeyen Zeliha ebe Veysel ağabeye bakar ve “Hasan oğlum maşallah bembeyaz oğlun var, allah esirgesin” der. Veysel ağabey hiç bozuntuya vermez, kızsa mı, gülse mi, kafasını sallayarak diğer eşyaları indirmeye devam eder.
Dinlenirken Veysel ağabey seslenir; “Zeliha ebe, bak, bana bembeyaz dedin, oysa ben kapkara bir çocuğum.” Ebe durumun farkına varır. Oğlum der; “Erkeğin hası kara olur. Ben şaka yaptım seni unlu görünce.” Sonra ekler;
“Maşallah, benim damadın çocukları artist gibi, hepsi birbirinden güzel…”