31-Silgili Kalem

Hüseyin ilkokul ikiye geçmişti. Okulda birden beşe kadar beş sınıf bir arada okuyor, aynı öğretmen iki üç sınıfı birden okutuyordu. Öğretmen sayısı ikiye çıkmıştı ama ortadaki büyük tek bir sınıftı. Öğretmenler sınıfı beş gruba ayırmışlardı; birler, ikiler, üçler, dörtler, beşler diye. Aynı anda bu beş sınıfa da ders veriliyordu. Kalem tutmayı yeni öğrenenlerden, tahtada matematik problemi çözme yarışı yapanlara, yapamadığı için birbirine tokat atanlara kadar ilginç bir ortam vardı.

Bu karma yapının en güzel tarafı üst sınıflarda neler oluyor daha birinci sınıfta görmeye başlıyorsunuz. Sarı saman kâğıdından küçük boy defterler ve varsa, gelmişse bir veya iki kitap, bir kurşunkalem, bir silgi, öğrenmeye hazırsınız demektir.

O kış sömestri tatilinde Ali Gardaş bir haftalığına izne geldi. Gelirken de Gardaşına iki kutu silgili kalem, renkli, renkli, silgiler ve kalemtraş ile yeni defterler getirdi.  Kalem, o güne kadar Hüseyin’in hiç görmediği farklı bir kalemdi. Daha doğrusu o köyde kimsenin görmediği bir kalemdi. Beyaz boyalı, üzerinde, kuş, horoz resimleri olan, uzun ve en önemlisi en arkada bir de silgisi olan bir kalemdi. Üstelik bu kalemle hem yazı yazılıyor, hem de yazı siliniyordu.  Zevkli bir uğraştı.

Hüseyin o sevinçle 15 günlük dönem ödevini ilk iki günde bitirdi. Çıranın ışığından yararlanarak ödev yaparken annesi isten kararmaya başlayan yüzüne bakarak “Oğlum yeter, sonra yaparsın” derdi. Baktı söz dinletemiyor, babasına, Hasan dedeye seslenir; “Herif, şu oğluna bir şey söyle, isli çıranın altında perişan oldu.”

Çıra küçük huni şeklinde, içinde gaz yağı olan ve açıktaki bir fitille yanan bir ışıtma aracıydı. Bu alacalı ışıklı ortamda gerçekten inci gibi yazıyordu Hüseyin. Ve okul açılınca hava atacaktı aklınca. “Bakın, Ali ağabeyim bana nasıl kalem getirdi. Kimsede olmayan bir kaleme sahibim.” Bu nedenle tatilin bitmesini şimdiden iple çekiyordu.

Gerçekten okul açıldığında ilk birkaç hafta en çok konuşulan konu Hüseyin’in kalemleri olmuştu. Öğretmen sınıfa söz vermek zorunda kaldı. “Derslerden hepsini pekiyi yapanlara ben bu kalemden alıp hediye edeceğim, söz.” Bu söz, Hüseyin’i rahatsız ediyordu. “Burada yok, bu kalemden alamazsın öğretmenim” demek istiyordu içinden. Çalışkan bir öğrenciydi, ama okula bir yıl erken başlamanın da etkisiyle rekabette zorlanıyordu. Sanki kalemler ona verdiği enerjiyle bir yıl kazandırmıştı. Çalışkanlık savaşında yerini garantilemişti Hüseyin.

Dönem tatilinden sonra bir öğretmen daha gelmişti okula. Emine, Şener ve sonrasında Rüksan öğretmen. Hüseyinleri Şener öğretmen okutuyordu. Üçü de yeni mezun olmuş öğretmenlerdi. Şener öğretmen orta boylu, hafif kumral yapıda, siyah uzun saçları olan güzel mi güzel bir öğretmendi. Emine öğretmen ise, biraz daha uzun boylu, sarışın, bugünün mankenlerini anımsatan düzgün fiziği olan birisiydi.

Daha sonra gelen Rüksan öğretmen ise orta boylu, boyuna göre daha kilolu, uzun burunlu ve oldukça esmer tenli birisiydi. Rüksan öğretmen hakkında öğrencilerinin ilk izlenimi önyargı doluydu ve onu çok çirkin buluyorlar, çirkin olduğu için de hiç düşünmeden kötü sıfatını yapıştırıyorlardı. Fakat Rüksan öğretmen bu önyargıyı kısa sürede parçaladı, öğrencilerinin gözünde hakiki değerini buldu. Öyle ki, artık en çok sevilen öğretmenlerin başında geliyordu. İnsanın dış görünüşüne aldanmamak gerektiğini yaşayarak öğrettiği için bunun bilincinde olan öğrencileri bugün dahi Rüksan öğretmeni takdirle anarlar.

Öğrencilere abla, bazen anne ama sevgi dolu bir öğretmen kimliğiyle yaklaşırlardı. Hele beşinci sınıfa gelindiğinde artık onların eserleri olmaya başlamışlardı. Okuma sevgisini ve o koşullarda o okuldaki öğrencileri ciddi bir şekilde yaşama hazırlamanın sağlam temellerini atmışlardı.

Ali ağabeyin kalemlerinden üç dört tanesini kullanmaya kıyamayıp, saklamıştı Hüseyin. Zaman zaman çıkarıp severdi. Gri, beyaz üzerinde desenli şekilleri vardı.  O kalemler belki de Hüseyin’in geleceğine ışık tutan, yeni bir yol çizme azmini veren kalemlerdi. Bir anlamda Hüseyin’in vizyon kaynağı idiler…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Check Also

Ali Gardaş/Resimler