33-Ecevit, Demirel ve Erbakan İle Ekmek Kavgası

Şehirdeki yaşam, insanların gözünü açacağına bazen de körleştiriyor. Bugün ister küçük bir şehirde isterse bir metropolde yaşayalım fark etmiyor. Eğer siyasetle doğrudan uğraşmıyorsanız, ya da mesleğiniz gereği bir tartışmanın içinde değilseniz, aileniz dışında birileriyle ülke meselelerini tartışmak pek kolay bir şey değil.  Hangi Lider, hangi hükümetler ne yaptı? Neyi iyi yaptı, neyi kötü yaptı. Neleri yanlış yaptı? Üstelik iletişim çağının tüm olanakları bize her türlü bilgiyi yüklerken, yaşanan her konuda bilgi detaylarına ulaşmak iki tuşa basmak kadar kolayken.

İnsanlar bazen bir duvarın dibinde, sırtlarını duvara vermişler ve koyu bir sohbet ortamı başlamış, bazen bir evde akşam çayında. Önce bir radyo kanalından haber (ajans denirdi o zaman, öğle ajansı, akşam ajansı,..) dinlenirdi. Büyük bir sukut ve sabırla haberler biterken radyo kapatılır ve konu açılırdı. Köy yaşamında en çok özlem duyulan günlerdir bunlar.

Yok canım, yine gübreye zam yapmışlar. Bak Ecevit olsaydı, bu zam olmazdı. Bu Demirel yok mu bu. Çiftçiyi hiç sevmiyor. Hakkı amca koyu bir CHP’liydi. Ona göre ülkenin geleceğinin tek kurtuluşu CHP ve Ecevit’teydi. Mithat emmi ve diğer bir grup ülke kalkınacaksa ancak Demirel’le kalkınır diye düşünüyorlardı. Hasan dede ise bunlar dini ihmal ediyor, yolsuzluklar var. Erbakan hoca gelirse, Milli Selamet hükümeti, milli sanayiyi kurar ve  ülkeyi selamete ulaştırır diyordu. Feyzioğlu, Türkeş ve diğerleri önemli figürlerdi ama genelde tartışma bu üç eksende yoğunlaşırdı. Sanki ortada sadece bir eşkenar üçgen vardı ve tüm güzel sohbet veya tartışmalar bu üçgenin köşe noktalarında Ecevit, Demirel Erbakan ekseninde yapılırdı.

En büyük ağabey Mahmut ağa koyu Adalet Particiydi. Demirel’i çok sever ve savunurdu. Ama oyunu hemen hemen hiç Demirel’e veremedi, koyu CHP’li olan ve çok sevdiği kardeşi Hakkı’ya kıyamaz ve seçim zamanı oyunu Ecevit’e verirdi. Hasan dede Erbakancıydı. Ona pek sözleri geçmezdi. Ancak küçük masum bir karşı sözle başlayan tartışma, kesintisiz iki üç saat sürebilirdi. En sonunda biri kızar, kendini kontrol edemeyeceği hale gelmek üzereyken kapıyı çeker çıkardı. Bu çıkışın peşinden bir özeleştiri ve yumuşama gelirdi.

Hasan dede;

“İyi de bire Gardaşım, bu halk partisinin birçok işi şeytani, bunlarda rahmani düşünce yok, dini ihmal ediyorlar. Türkiye’nin başına Erbakan gibi bir hoca lazım. İlim irfan sahibi, gerçek bir Müslüman, bir profesör. Ecevit’in eğitimi ne?”

Hakkı amca;

“Bire Hasan ağa, bunlar Müslüman da, Halk partililer gavur mu? Öğle namazını beş yerde kıldığı söyleniyor Erbakan hocanın. Gemerek’te, Yeniçubuk’ta, Şarkışla’da. Beş yerde namaz kılınır mı? Bunlar mı Müslüman? Bu ülke için canını veren Halk partililer Müslüman değil mi? Vallahi onlar daha Müslüman, Ecevit dediğin adam gazetecilik okumuş, İnönü’nün yanında kendini yetiştirmiş.”

Hasan Ağa:

“Ecevit dürüst adam diyorlar. Ama bir gazeteci. Biraz çalışmış orada. Ama Erbakan hoca bir profesör. Hem Halk partide çok kominist var diyorlar.

“Yahu ne koministi, sizi böyle böyle kandırıyorlar. Halk partisini zayıflatmak için yalan propaganda yapıyorlar” diye karşılık verir Hakkı amca.

 

Mithat emmi (biraz da arayı yumuşatma amacıyla);

“Yahu boşuna bağırıp çağırıyorsunuz, her partide iyisi de var, kötüsü de. Bakın Demirel gibi bir adama dünyanın şeyini söylüyorlar.  Biz ne dersek diyelim, onlar kendi bildikleri gibi çalışırlar. Bu partilerin biraraya gelmesi lazım, Güçlü bir parti kurmalılar. Ülkenin çok sorunu var.”

Hakkı amca;

“Bu koca kafalı Demirel yok mu. Bir numaralı çiftçi düşmanı. Durmadan gübreye zam, mazota zam yapıyor. Bu çiftçi nasıl geçinecek, demir boku mu yiyecek. Ecevit zamanında köylü böyle miydi? Onun kooperatifçilik modelini uygulasalar da, şimdiye Türkiye 50 kat kalkınırdı. Hele toprak reformu, doğudaki araziler birkaç ağanın elinde işlenmiyor.”

Hasan dede;

“İşte bu komünizm değil mi? Adamın elinden tarlasını zorla almak.”

Mithat emmi;

“Yok canım öyle olur mu? Aslında Ecevit de iyi adam, ama Demirel kadar piyasayı bilmiyor. Ne zaman başa geçse kıtlık oluyor, kuyruklar başlıyor. Demirel’de neden olmuyor.”

Hasan Dede;

“Yahu bırakın Allahınızı severseniz. Milli selamet gelince bakın işler nasıl iyi yürüyecek.”

Check Also

Ali Gardaş/Resimler