44-Çiğit Dağının Altında Gelmeyen Ecel

Çiğit özellikle Çukurova’nın yaşamsal kaynağı, pamuk bitkisinin kozası, çekirdeği. Çiğit yağ yapımında kullanılır. Yağ oranı % 12-18 arasında değişir. Preslenerek çıkarılır yağlar çiğitten ve rafineri edilerek kullanıma hazırlanır. Yağı alınan çiğit kozalarında geriye kalanlar küspe olarak değerlendirilir. Çiğitlerin üzerinde kalan pamukçuklardan barut yapımında yararlanılır veya kağıt yapımında kullanılır. Tozları da yakıt olarak kullanılır. Atılacak işe yaramaz bir tarafı yoktur bu çiğidin. Çiğitleri işlemek için 200-300 kişi çalıştıran fabrikalar kurulmuştur bölgede. Bunlardan biri de 250-500 ton/gün işleme kapasiteli PAKYAĞ fabrikasıdır.

1975’li yıllarda bu fabrikada 300-400 kişinin çalıştığı söylenir. Yenilenen teknolojiyle birlikte çalışan sayısı 1985’de 150’ye, 1990 da 100’e düşer.  Patronlarının adı Naci ve Ergün Girişken’dir. Onlar Naci ağa, Ergün ağa adıyla bilinirler. Oldukça sevecen, sıcakkanlı, çalışan dostu insanlardır.  O nesli 1996’dan sonra Naci ağanın oğlu Serdar Girişken temsil etmiştir.  Bu fabrika, uzun yıllar bölgeye hizmet eder ve yüzlerce kişiye ekmek sağlar.

Ali Gardaş PAKYAĞ’da Gomer adıyla bilinen bir kamyon şoförüdür. GOMER, 1975’lerin ünlü yük taşıma kamyonlarından biridir.  Ali Gardaş sabahın 6’sında biner Gomerine ve doğru çiğit deposuna gider. Çok işi vardır. İşleri yetiştirmek, aldığı parayı sonuna kadar hak etmek ister.  Fabrika çiğitsiz kalmasın, kazan boşa yanmasın diye amansız bir çiğit yetiştirme mücadelesi başlar. Çiğit belirli bölgelerdeki depolardan alınarak Fabrikaya taşınır. Bu süreçte fabrikanın yeterli çiğit’e sahip olması hayati bir öneme haizdir. Patronlar çok severler Ali Gardaşı. O iş yerinde Mehmet Koç diye bilinir.

Bir gün iş yerinde işçiler arasında yaşanan bir sıkıntıyı da dikkate alarak fabrika müdürü işçilerle ilgili, iş disiplinini artırmaya yönelik bir uygulama yapar. Herkesin görev alanlarını değiştirir. Ali Gardaş da güvenlik olarak ofiste görevlendirilir. Bu verilebilecek en rahat iştir. Fabrika müdürü de çok sever Mehmet Koç’u, patronun sevgisini de bildiği için ona yakın ve en uygun olabilecek yere yerleştirmiştir. Kıyak yapar kendince. Sabah 10 gibi patronlardan Naci ağa işe gelir ve Ofis girişinde Mehmet Koç’la karşılaşır.

“Hayırdır Koç, günaydın, bugün depolarda çiğit yok mu?”

Ali Gardaş anlar durumu, patron bilgilendirilmemiştir bu değişimden, bir şey söylese fabrika müdürü zor durumda kalacak.

“Yok, çiğit var, depolarda çiğit çok da, biz bugün stokları biraz eritelim dedik Naci ağa.

Müdür bey sen burada çalış dedi, ben de burada görev yapıyorum.”

Naci ağa cin gibi, anlar durumu ve yarım saat sonra fabrika müdürüne basar fırçayı. “Mehmet Koç gibi insanlar sayesinde bu işletme ayakta duruyor, kaç tane böyle insan gösterebilirsin. Çalışanları disipline sokmanın başka yöntemini bulmalısın.”  Çağır der, Koç’u beraber çiğit depolarına gidelim, buraya çağır ben söyleyeceğim. Gelir Mehmet Koç patronun odasına;

“Oğlum şu depoları beraber bir dolaşalım, çiğit rezervini merak ediyorum, bizim şoför bilemez şimdi oraları.” Amaç, ustaca Ali Gardaşın gönlünü almak ve tekrar işinin başına koymaktır.  Ertesi gün Ali Gardaş Gomeri ile devam eder çiğitleri taşımaya.

Bir sonbahar günü, çiğitlerin son toparlanma zamanı, depolar doludur. Fabrikaya taşınıp hızla işlenmesi gerekiyor.  Karataş yolu üzerindeki tam dolu depoların birine gelir sıra, bir iki gün güzel gider işler. Sonra depoda yükleme yöntemine bağlı olarak çiğit kümesinde anormal bir yükseklik oluşur. Deponun bir kenarı uçurum gibi keskinleşmiştir.

Çiğit yanmasın, verim düşmesin diye hep orta kısmından yükleme yapılır. Ali Gardaş uyarır yükleyicileri, depo çok tehlikeli olmaya başladı, şurada oluşan uçurum kısmını rahatlatalım.   Yükleyiciler pek dikkate almaz uyarıyı, “Bir şey olmaz Ali emmi, korkma” derler.

Ali Gardaş; “İnşallah olmaz, ama biz önlemimizi alalım yine de” der.

Gomer bir kez daha çiğitle doldurulur ve fabrikaya bir servis yapılır. Sıra ikincisine geldiğinde yine aynı yere yaklaştırılır Gomer.

Ali Gardaş yavaş yavaş dikkatlice yanaştırır arabayı, çiğit dağının dibine. Geçer kepçeye. O günlerde kepçeci yoktur. Kepçeyi kullanarak kendisi doldurmaktadır kamyonu.

Ali Gardaş, iki kepçe alır ve kamyona kor. Sıra üçüncü kepçeye geldiğinde birden büyük bir gürültü kopar. Yaklaşık 30 metre yüksekliğindeki Çiğit dağının büyük bir kısmı ana kütleden koparak, bir çığ gibi kepçenin üstüne düşer.

Ali Gardaş kepçenin içindedir. Hareket ettirmeye çalışır kepçeyi ama nafile koca kepçe kıpırdamaz yerinden. Bir kez daha ileri, geri sonuç yok, istop ettirmeye çalışır ama olmaz,  egzoz gazı kumanda odasının içine dolmaya başlamıştır.

Ali Gardaş, yavaş yavaş kendini kaybeder. Kaderde böyle ölmek de varmış diye düşünür. Dua etmeye başlar. Gözünün önünde çok sevdiği ve daha çocukken sevgisini yeterince tadamadan kaybettiği annesi gelir. Uzatmıştır elini, tut elimden oğlum çıkaracağım seni der gibi.

Tutmaya çalışır annesinin elini, dünyanın en etkili iletişim aracıdır anne eli. Sıcaklığını hisseder annesinin, sıkıca kavrar elinden. Yavaş yavaş oradan uzaklaştığını, annesinin kendini alıp çıkardığını hisseder.

Gözlerini açtığında hastanede yatmaktadır. Sağa sola bakar, galiba yaşıyorum. Elini kolunu oynatır, evet evet kurtulmuşum.

Kepçe çiğit dağının altında görünmez hale geldiğinde herkes şaşırır.

Bağırırlar: “Yardım edin, çiğit uçtu, Ali emmi kepçede. Çabuk olmalıyız.”

Herkes, kürekleri, çiğit toplama aracını alarak, kepçeye doğru yönelirler ve çiğidi açmaya çalışırlar. Ama kürekle bitecek gibi değildir.

“Hey, Eşref usta! Yandaki depodan yükleyiciyi al gel, havasızlıktan ölür, çabuk olmalıyız.”

Hızla koşar Eşref usta, yandaki depo sorumlusuna,

“Yükleyicinin anahtarını ver, çiğit uçtu, Ali emmi altında” diye bağırır.

Depocular birbirlerini kıskanırlar, bazen atışırlar, senin depo, benim depo diye, ama başları derde düştü mü, ölümüne destek olurlar birbirlerine.

Fırlatır depocu anahtarları.

Al, çabuk ol, ben de bizim elemanları toplayıp geliyorum. Bu arada diğerlerine de haber ulaştırırım.

Yaklaşık 5-10 dakika içerisinde 30-40 kişi, iki kepçe çalışmaya başlamıştır.

Ve bir ses, kepçe göründü çabuk olun, dikkat edin.

Yükleyicinin üzerinde yaklaşarak 4-5 kişi çiğit altındaki kepçenin kapısını açmayı başarır. İçerden yoğun bir duman çıkışı vardır. “Eyvah, bu duman zehirlemiştir Ali emmiyi, hemen hastaneye götürelim” derler.

Belki de saniyelerle, son anda kurtarırlar Ali Gardaşı.  Hastanede iki, üç gün içinde ancak kendine gelir, Patronlar, neden tehlikeli iş yapıyorsunuz diye depoculara çok kızar. Hastaneden çıkıncaya kadar hemen her gün gelirler onu görmeye. Kader bu defa ondan yana olmuştur ve Ali Gardaşı sevenlerine bağışlamıştır.

Check Also

Ali Gardaş/Resimler