51-Ali Gardaşın Gomeri Hayat Kurtarır

Adana’da kışın yağmur yağmaya başladı mı felaket yağardı. Düm düz o geniş alanlar, yollar, sokaklar kısa bir süre içerisinde suyla dolardı. Böylesi havalarda pek çok insan yolda kalır, evinden veya işyerinden çıkmazdı. Öğrencilerin ise hangi koşulda olursa olsun bir an önce evlerine dönmeleri gerekirdi.

Bir dönemlerin popüler araçlarından skoda, Adana için karekteristik bir yolcu taşıma aracı olmuştu. Scoda dolmuş, dolu gelir, boş gelir ama hep tıkır tıkır çalışırdı. Çoğunlukla yere yakın olan bu araçlar nerdeyse içine su dolacak hale gelir, ama onlar yolcularıyla beraber yağmura inat yollarına devam ederlerdi.

Adana Erkek Lisesi’nin birinci sınıfındaydım. Ağabeyim beni daha iyi okusun diye Gemerek’ten almış Adana’ya getirmiş ve ünlü Adana Erkek Lisesine yazdırmıştı. Adana’ya, yeni ortama, okula alışmaya başlamıştım. Adana’da geçirdiğim ilk kıştı. Memleketimde çok yağmur görmüştüm elbette ama böylesi yağmuru hiç mi hiç hatırlamıyordum.

Küçük ve çelimsiz halimle pencereden dışarıyı nerdeyse göremiyordum. Derken öğretmenimin sesi duyuldu; “Çocuklar hava çok kötü oldu, birazdan zil çalacak, giderken dikkat edin, yağmur gittikçe şiddetini artırıyor.”

Ders bitinceye kadar her yer suyla dolacaktı. Eve nasıl döneceğiz kaygısı çoktan başlamıştı.

İkinci kattaki sınıftan yavaş yavaş indim. Kitaplarımı çantanın içinde iyice korumaya aldım ve son kez kontrol ederek binadan dışarıya doğru yöneldim. Lisenin geniş bir alanı vardı. Ortadaki büyük bloktan çıkınca, bloğun dibinden büyük ağaçların altına ulaştım.

Çıkışın dibine yaklaştığımda son binanın korunağı altında bir süre bekleme gereğini hissetmiştim. Daha şimdiden ıslanmaya başlamıştım. Ama tüm öğrenciler yağmura aldırmadan bir an önce yola ve araçlara ulaşmak için yürüyorlardı. Ben de fazla bekleyemeden tekrar kalabalığın arasına katıldım.

Adana Erkek Lisesinin büyük kapısından çıkınca 70-80 metre yürüdükten sonra, ana yola ulaşmıştım. Sağda Kemal Matbaasının yanından karşıya geçebilirsem eve doğru gidebileceğim ana yol duruyordu.

Kızlı erkekli kalabalık öğrenci grubunun sığınacağı artık bir yer de yoktu. Ayakkabılar çoktan su almaya başlamıştı. Bir bir cesaretle yola çıkınca trafik akışı da zorunlu olarak durmuştu. Karşıda yedi sekiz kişiyi ancak altında saklayabilecek durağa girme şansı kimse için yoktu. Durağın önünde sonunda yayılmış öğrenciler gelen araçlara el kaldırıyor, boş dolmuş yakalamaya çalışıyorlardı. Akşamüzeri dolmuşun boş geldiği hiç görülmüş müydü. Adı üzerinde dolmuş, dolu geliyordu.

O kadar çabalıyor, ama bir türlü dolmuşa binemiyordum. Derken arkadaşlarım azalmaya başlamıştı. Kimi şanslıydı, boş dolmuş yakalıyor, kiminin ailesi gelip alıyor, kimi de evi yürüme mesafesinde olduğu için yürüyerek oradan uzaklaşıyordu.

Hava iyice kararmış geliş gidişli o geniş yol araçların gidişini zorlaştıracak şekilde suyla dolmaya başlamıştı. “Barkal dolmuşu, haydi artık gel” diyordum içimden.

Artık dolmuşlar, bırakın yolcu almayı, yol kenarına yakın yerden bile gidemiyorlardı.

Son bir çaba daha harcadıktan sonra artık umudum kalmamıştı. Dolmuşlar almayacak, tek çare var, o da yürümek diye düşündüm. Okulla ev arası yaklaşık üç dört km idi. Duraktan hızlı adımlarla uzaklaşmaya başlamıştım. Kenardaki kaldırım biraz yüksekti ve yürüyebiliyordum, ancak karşıdan vuran yağmur yürümeme engel oluyordu.

İliklerime kadar ıslanmıştım ve soğuktan titriyordum. Son bir umutla arkaya dönerek dolmuşların geldiği yöne doğru baktım. Zira biraz daha uzaklaşsam dolmuşa binme şansım hiç kalmayacaktı.

O da ne gözlerine inanamıyordum. Bir kamyon yolun kenarından kaldırıma doğru suları yara yara bana doğru geliyordu. Tam seçemiyordum ama bu açık gri renkli kamyon, evet bu kamyon Ali Gardaşın Gomeriydi.

İçim içime sığmayacak kadar sevinçle dolmuştum. Dünyalar benim olmuştu. Ali Gardaş durakta göremeyince yol kenarından ilerleyerek beni arıyordu.

Kamyon ile kaldırımın arasında yarım metre kadar boşluk vardı. Ali Gardaş kapıyı açarak elini uzattı. “Tut elimi kardeşim, haydi” dedi. Çekerek beni kamyona aldı. “Çok ıslanmışsın, üşümüşsün hemen şu ceketi giy” diyerek üzerindeki ceketi bana giydirdi. Ali ağabeyime baktığımda; kardeşine yetişmenin verdiği mutluluğun, hep güleç, sevecen yüzünün daha da güzelleştirdiğini gördüm.

Check Also

Ali Gardaş/Resimler