Ali Gardaş PAKYAĞ’da çalışıyor. İşyerinde arkadaşlarının ve patronlarının yanında özel bir yeri var. Çevresinde çok sevilen birisidir. Kardeşi Veysel Adana’da yaşamaya karar verince, patronlarına söyler kardeşini de aynı işyerine alırlar. Aradan yıllar geçer, Hakkı amcasının oğlu Hamza da memleketten ayrılarak kendisine Adana’da yeni bir düzen kurmaya karar verir. Eh kırkına kadar baba yanında, kendi işince çalışıp sonra da dışarda düzen kurmak, iş bulmak pek de kolay değildir.
Adana’da aileleriyle beraber gelen amca çocukları önce ortak bir ev tutarlar. İş buluncaya kadar ekonomik olacaklar. Öyle ya hazıra dağ dayanmaz. Gerçekten de kısa bir süre sonra hazırdaki paralar bitmeye başlar. Geçim zor mutlaka iş bulmak zorundalar ve iş arayışları daha da hızlanır. Kırkından sonra her işte de çalışılmaz ki.
Ali Gardaş dayanamaz, yine konuşur patronlarıyla. Tamam der patronlar, mademki senin amcaoğulların, ihtiyaçları var, gelsinler çalışsınlar.
Hamza ağabey Hakkı amcanın büyük oğlu ve Emişen bacının eşidir. Hep kendi işlerinde çalışmış, el işinde hiç çalışmamıştır. İş yaparken en fazla karışanı babası olmuştur. El işi zor gelse de; bir kez karar verilmiş, ok yaydan çıkmıştır. 40 yaşından sonra da olsa çalışabileceğini kanıtlamak ister.
Kemal ağabey Cemal amcanın büyük oğludur. El işinde çalışmada biraz daha deneyimlidir. 300 kişilik bir iş yerinde görev alanları çoğunlukla birbirine yakın düşer. Görevleri dökülen çiğit tozlarını uzaklaştırmak ve konveyöre aktarmaktır.
Aradan iki üç ay geçer, bu iki aile reisi yeni iş düzenine ayak uydurmaya çalışır. Bir gün yoğun bir çalışma sürecinde tanıdık bir sese kulak kabartır Kemal ağabey; “Bu Hamza ağabeyimin sesi” der kendi kendine. Dayanamaz, biraz daha yaklaşır, evet, duyduğu onun sesidir.
Sistematik bir şekilde talaş tozlarını konveyöre aktarırken kendi kendine konuşur; “Lan, saman yosacaktın da ne işin vardı burada, gidip Hakkı’nın samanını yossaydın ya”.
Saman yosmak; harman sonrası bir kış boyu hayvanlara yedirilecek samanların saklanacağı mekanlara samanı yerleştirme işidir. Çoğunlukla samanlık olarak adlandırılan kapalı bir mekan içerisinde dışardan bir pencereden içeri atılan samanlar, içeride uygun boşluklara doğru yabayla atılarak düzenlenir. Nerdeyse nefes alamayacak kadar tozlu ve sıcak bir ortamda gerçekleşen bu çalışma çok zor bir iştir. Ama harman sonrası her ailenin kaçınılmaz olarak yaptığı bir iştir. Samanlıkta 15- 20 dakika çalışır, delikten dışarı çıkarak bir hava alır, sonra tekrar içeri girilirdi. Siz içerde çalışırken sık sık birisi sizi kontrol eder. Oğlum iyi misin? Dışarı çık da biraz nefes al.
Çok saman yosan Hamza ağabey, çiğit fabrikasında çiğit artıklarının oluşturduğu saman tozuna benzer tozlu bir ortamda çalışmaya başlayınca, bu iş gerçekten çok zoruna gider ve basar isyanı; “Saman yosacaktın da neden babanın, Hakkı’nın samanını yosmadın? Ne işin vardı gurbet ellerde, elin işinde. Kendi işinin kıymetini bilseydin ya.”