Gün Ortasında Karanlık/Arthur Koestler

Kendi ellerinizle oluşmasına katkı sağladığınız, bütün hayatınızı adadığınız devrim ülküsünün devrim gerçekleştikten sonra sizi vurması kadar acı başka ne olabilirdi ki? Hapsedildiğiniz hapishane değil, oraya ‘devrim karşıtı’ denilerek atılmış olmanın verdiği acıyı taşıyordu yüreğinde Rubashov. Mensubu olduğu partinin gözünü iktidar hırsı bürümüştü. Hani önemli olan devrimdi, neydi peki bu yönetme hırsı. Partinin başkanı devrimin esas kurucularını bir bir yakalatmış ve onlardan kurtulmuştu. Artık devrimin esas amacını hatırlayan kimse kalmamıştı. Peki şu anda yıktıkları eski rejimden ne farkları kalmıştı?

Rubashov hapishanenin soğuk zemininde otururken tüm bu sorular aklını kemiriyordu. Yan koğuşta yatan eski rejim yanlısı, tek arkadaşı olmuştu. Nasıl onunla arkadaş olup, onu anlamaya çalışabilirdi? Ama olan buydu. İkisi de yan yanaydı, bu çok anlamsızdı. Biri eski rejim yanlısıydı, diğeri o rejimi yıkan devrimcilerden biri. Aynı suçla suçlanıyorlardı. Bu eşsiz romanda sadece karakterlerin iç hesaplaşmaları ve sorgulamalarını görmüyoruz, aynı zamanda karakterlerin birbirleriyle karşılıklı diyalogları eşliğinde gücün büyüsü, ülkünün değeri, devrimin anlamı, iktidar hırsının karanlığı olgularına yolculuk yapıyoruz; kahramanlarla birlikte sorguluyoruz.

Partinin başkanı, parti için devrimin tüm değerlerini yok sayarken, sanki romanın içinde orda yaşıyormuşçasına kanınızın çekildiğini hissediyorsunuz. Adından da anlaşıldığı gibi gün ortasında karanlığı yaşıyorsunuz. Doğru neydi, iyi neydi unutuyorsunuz, karıştırıyorsunuz, şaşırıyorsunuz. Yazar, kahramanı Rubashov üzerinden iktidar-yetki ilişkisini sorgularken, öznel ‘iyi’ aynı zamanda nesnel ‘iyi’ de olabilir mi ve kişi insanlık adına insan’a kendi öznel ‘iyi’sini dayatabilir mi sorularına da cevap arıyor. Gerçekten her düzen topluluğun iyiliği için midir? Birey, ortak çıkarlar için feda edilmeli midir? Yoksa toplum mu birey uğruna harcanmalıdır? Bu ikilemler arasında düşünmeye zorluyor yazar sizi.

Bunu yaparken sade, parçalı, üstü kapalı ama sürükleyici bir üslup kullanıyor. Bir yandan duyguların dilini kullanırken aynı zamanda gerçekleri de serpiştiriyor araya. Distopyalara meraklı olanların özellikle ilgisini çekecek bir kitap Gün Ortasında Karanlık. Distopya dedik ama aslında bu yaşanmış bir distopya. Yazar aslında bu romanda alenen Stalin Rusyasını anlatmakta ve eleştirmektedir. Kendi yaşamöyküsü de en az eserleri kadar ilginç olan ünlü romancı, ustaca bir kurgunun içine yerleştirdiği mahkumları, hapishane hücrelerini, sorgu odalarını olabildiğince canlı bir dille anlatıyor. İspanya’da Ölüm Günceleri, Haçsız Haçlılar, Spartaküs gibi kitapların sahibi Arthur Koestler, bu romanında öncekilerde olduğu gibi bizleri kahramanla duygu birliğine davet ediyor.

Check Also

Bir Kitap Bir Film toplu yazılar

Tuğçe Nur KOÇ’un İdarecinin Sesi Dergisinde yayınlanmış “Bir Kitap Bir Film” konulu yazılarının tamamı. Bilgisayar …

Bir yanıt yazın