“Çocuklarımın Babası
Bir zamanlar gönlümün fatihi, yüreğimi hoplatan, bakışlarında kaybolduğum , uğruna ailemi bir kenara ittiğim, yıllarımı feda ettiğim adam, bu mektubu hem yüzleşme hem de babalık görevini hatırlatmak için yazıyorum.
Mektupta kısaca senin nasıl bir iki yüzlü insana evrildiğini, eşini aldatırken nasıl bir tavır takındığını, sinsice planlar yaparak nasıl bir acımasız, adaletsiz ve vicdansız adama dönüştüğüne değinmek ve ayrıca bir anne sorumluluğu ve bilinciyle, şu anda çok daha önemli ve öncelikli bir sorunumuzun olduğunu, bu konuda üzerine düşeni yapman gerektiğini de dile getirmek dile getirmek istiyorum.
Üniversitede okurken hayatıma girmiş, gönlümü çalmıştın. Atılgan, tuttuğunu koparan herkesin beğenisini toplayan biri olarak beni ikna edip iş hayatı yerine eş hayatı ve çocuklara adanmış bir yaşamı tercih etmemi sağlamıştın. Başlangıçta her şey çok güzeldi. Anlayışlı nazik ve sevecen tavrın, sana olan aşkım ve bütün dünyamı doldurulan çocuklarım gözümü kör etmiş birçok şeyi göremez olmuştum.
Zamanla bana olan ilginin azaldığını, kabalaşıp azarladığını hissetmeye başlamıştım. Hatta bir keresinde tokat atacak gibi olmuştun. Bunlar yetmezmiş gibi uzun seyahatler ve iş toplantıları bizlerin önüne geçmiş, çocuklarına bana, kısacası ailene zaman ayıramaz olmuştun. İtirazlarıma aşırı tepkiler vermeye başlamış, beni sürekli dırdır eden bir ev kadını olmakla suçlamıştın. Artık senin gözünde sadece çocuklarının annesi, sıradan bir ev kadını olmuştum.
İçime kurt düşmeye başladığını şöyle anlamıştım. Öyle ki son zamanlarda aynı gömlek veya tşörtten ikişer adet alman dikkatimi çekmişti. Hatta benim almadığım değişik iç çamaşırları kirliler selesinde gözüme çarpmaya başlamıştı. Bir seferinde gardrobunda olmayan bir gömlek ile geldiğinde, bu gömlek nereden çıktı, böyle bir gömleğin yoktu, dediğimde, gündemi değiştirmek için bağırmış çağırmış, suçunu örtbas eden birilerinin yaptığı gibi, konuyu değiştirip beni suçlamaya başlamıştın. Geçenlerde bir seyahate gittiğinde bu gömleği aldığını, ifade ederek hem yalan söyleyip hem de kendi kendini ele vermiştin. Sonradan anladım ki dostuna aldığın evde dikkatsizce giydiğin gömlek gözümden kaçmamış, içime şüphe tohumları ekmiş, sonun başlangıcı olmuştu.
Şüphelerim giderek derinleşmiş, sana olan duygularım giderek erezyona uğramış, verimsiz bir çöle dönmüştü. Aramızda artık aşktan eser kalmadığını, bakışlarından, sarılmalarından hatta sevişmelerinden anlamıştım.
Tüm bu duygular içerisinde kendimi aramaya başlamam, onurlu bir birey olmam gerektiği kanaati gittikçe güçlenmeye başlamıştı. Hatta eve bıraktığın para ve kredi kartına elimi sürmekten utanç duyar hale gelmiştim. Yıllar geçmiş öğretmenlik mesleğinden çok uzaklaşmış ebeveyn algısında eğitim öğretimi takip eder olmuştum.
Ne yapar, ne eder nasıl bir işte çalışırdım bilemiyordum. Eski arkadaşlarımı ziyaret edip özel okullarda öğretmenlik konusunu araştırmış, bir kaç iş görüşmesinden olumsuz cevap aldıktan sonra daha düşük seviyede iş arayışlarına yönelmiştim. Hatta bazı iş başvurularımın senin telkininle dikkate alınmadığını sonradan öğrenmiştim. Ne yazık ki iş bulma ve ayaklarım üzerinde durabilme çabalarım boşa gitmişti.
Bu arada tesadüfen seni bir kadınla, sarmaş dolaş bir cafeye girerken görmem onurumun kırılması, sonun başlangıcı ve yollarımızın ayrılmasına neden olmuştu. Seninle yüz göz olup saygıyı yitirmek yerine iki medeni insan gibi ayrılmamız gerektiğini, hiç evirip çevirmeden beni aldattığını yüzüne söylemiş, artık seni eve almayacağımı içim kan ağlayarak dile getirmiştim. Başka birisi ile ilişkini gördükten sonra tüm gariplikleri, şüphelerimi ve daha sonraki duyumlarımı birleştirdiğimde çapkınlığın daniskasını yaptığın ortaya çıktı. Detaylarına girmiyorum.
Birazcık geveledikten sonra, kısmen utanarak kısmen de çocuklardan çekinerek durumu kabul etmek zorunda kalmıştın. Giderken, yüzsüzce “ bu yaptığına bin pişman olacaksın” diyerek kapıyı çarpıp çıkmıştın.
Asıl bundan sonra kötü yüzün ortaya çıkmış, çocuklar için vermek zorunda olduğun iaşe ve giderlerimizle ilgili ödemeler yapılmamış, bunlar yetmezmiş gibi oturduğumuz evi boşaltmamız gerektiği tebliği gelmişti. Meğer yıllarca bu günü hazırlamış, oturduğumuz evi, sahip olduğun şirket ve tüm mal varlıklarını başkalarının üzerine yapmışsın. Ne kadar pis, kötü, çirkin, aşağılık, sorumsuz ve adaletsiz düzenlemeler var ise hepsine hazırlık yapmışsın. Yazıklar olsun senin insanlığına. Tüküreyim o senin iki yüzlü suratına.
Evet evimizi boşaltıp babamın bulduğu bir eve kiracı olarak taşınmıştım.
Ey utanmaz arlanmaz adam, çapkınlığında sınır tanımayan adam, sana sesleniyorum; Ben bu aile için yıllarımı feda ettim. Sırf sen işinde başarılı olasın diye tüm ev işleri, çocukların gelişimi, okulları, gençlik sorunları her bir şeyi üstlenip sana yansıtmadım.
Her neyimiz varsa yarısı benim. Hakkım olanı almak için mücadele edeceğim, bunu bilesin. Bu başka bir konu, buraya daha sonra döneceğim.
Ancak bunlardan daha önemlisi kızımız Aysu. Acilen kızınla görüşmen gerekiyor. İçine düştüğü bu travmatik durumdan sonra saçma sapan işler yapmaya başladı. Okulunu bırakıp kendisinden on beş yaş büyük, uyuşturucu müptelası bir zibidi ile çıkmaya başladı.
Biliyor musun tüm bunları niye yapıyor? İkimize inat özellikle de sana inat yapıyor. Neden mi? Canımız yansın diye, canın yansın diye. Kızlar babalarını çok severler. Ama annelerinin aldatılmasını ise asla kabul edemezler.
Kızın seni sever, sözünden çıkmaz, al onu yanına yakınına, babalık yap ona, görevini yerine getir, sorumluluğunu bil. Bak bu kızın gittiği yol, iyi yol değil, şimdiden önlemini almaz isek kaybederiz bu kızı, rica ediyorum kendine gel, çocuklarınla arandaki sevgi saygıyı inşa et.
Ben kendi ayaklarım üzerinde duruyorum. Alnımın teriyle gündelikten kazandığım parayla kıt kanaat geçiniyorum.
İçim açıyor mu evet, delicesine. Aldatılmış bir kadının yaşadıklarını ben de yaşadım ve yaşıyorum. Ama şimdi dik durma ve akıllı davranma zamanı. Kızımız bizim kızımız. Bir şeyler yapmak lazım. Geç olmadan bir şeyler yapmak lazım. Geç olmadan bir şeyler.
Aslı”